- enes
- 25.01.2023
Timur Han'ın Düsturları
Timur, tarihin en büyük devlet adamlarından birisidir. Timur'un kurduğu devlet, Türk-Moğol devlet esasları ve Türk-Moğol askeri teşkilat unsurları ile İslam, bilhassa İran medeniyeti unsurlarının kendine özel bir birleşimidir. Müslüman olmasının yanı sıra eski Türk-Moğol geleneklerini de yaşatmaya çalışmıştır.
Cengiz Han ile akrabalığı şöyledir ki; Cengiz Han soyundan Kazan Han'ın kızı Saray Mülk Hanım'ı nikâhına almıştır. böylelikle de damat anlamına gelen Küregen lakabını taşımaya hak kazanmıştır.

Timur Han, cihangir bir devlet tesis etmesine ve muvaffakiyetine sebep olan husûsları bir düstûr hâlinde bir araya toplamıştır. Bu düsturlar şunlardır:
1- Allâhü Teâlâ’nın dinini, Peygamber Efendimiz Muhammed sallallâhü aleyhi ve sellem’in şerîatını dünyaya yaymayı esas edindim. Her zaman, her yerde İslâmiyet’in hükümlerine riâyet ettim.
2- Düşman ordularını mağlûp ve memleketleri fethetmekte ârif ve âlim kimselerle istişârenin, ihtiyâtlı hareket etmenin, uyanıklık ve atılganlığın bana çok yardımı oldu. Devleti idaremde hilim, insâniyet ve sabırla hareket ettim. Her şeyi gözetimim altında bulundurdum.
3- İntizam ve kanunlara riâyet, benim idaremdeki kuvvetimi o derece sağlamlaştırdı ki vezirler, emîrler, askerler ve halk, bir üst mertebeye sahip olmak arzusunda değildi. Her biri, bulunduğu sınıftan memnundu.
4- Zâbit ve askerlerimi cesaretlendirmek için altın ve mücevher sarfından çekinmedim. Onları soframa oturttum. Böyle kıymetli cengâverlerin yardımı ile yirmi yedi devletin hükümdarı oldum.
5- Her teşebbüsümü tamamlamakta sebatkâr idim. Bir işi yapmaya karar verdiğim zaman artık bütün zihnimi ona verdim ve muvaffak oluncaya kadar onu aslâ bırakmadım.
6- Adalet ve tarafsızlıkla halkımın hayır dualarını aldım, güzel teveccühlerini kazandım. Cömertlik ile insanların kalplerinde güzel bir yer edindim. Hükümlerimdeki esas; adalet ve insaf idi. Hakîmâne bir siyaset ve tam bir adalet ile askerlerimi ve tebaamı korku ile ümit arasında tuttum. Cengâverlerim, savaş meydanlarında beni yanlarında görürlerdi.
7- Mazlumu, zâlimin elinden kurtarırdım. Bir şahsa, mala veya mülke yapılan zararı meydana çıkarmak için kanunun gerektirdiği ne ise tatbik ettim ve suçsuzları aslâ kabahatli çıkarmadım.
8- Hâlim, hiçbir zaman, sözüme muhâlif olmadı ve aslâ hiddetle hareket etmedim. Allâhü Teâlâ, bana, yapacağım kötü muâmeleye göre gazap ile muâmele eder korkusuyla kimseye hiddet ve öfke ile davranmadım.
9- Seyyidlere, âlimlere, fakîhlere en mümtâz muameleyi gösterdim. İyi ve cesur adamlar, benim dostlarım idi. Zira Allâhü Teâlâ da böylelerini sever. Âlimler ile istişâre ettim. Derviş ve fakirleri himâye ettim, bunlara zerre kadar fenalık etmemeye çalıştım ve hiçbir isteklerini reddetmedim. Onların hayır duaları, bana zaferler temin etti. Başkalarının arkasından konuşanları, sarayımdan uzaklaştırdım. Bunların sözlerine ve iftiralarına hiç ehemmiyet vermedim.
10- Beytülmâl tahsilinde ölçüsüz davranılmasına, onun kötüye kullanılmasına, rüşvete ve halkın sıkıştırılmasına izin vermedim. Bunların kıtlığa ve her türlü musibete sebep olan, cemiyeti silip süpürecek fenalıklar olduğunu bilirdim.
11- Halkın her hâline vâkıf idim. Büyüklere kardeşim, küçüklere evladım gibi muâmele ettim. Bana yeni tâbi olan halkların ve bunların önde gelenlerinin muhabbetlerini kazandım. Onların idarelerini, içlerinden itimatlarını kazanmış kimselere bıraktım.
12- Bir kabile veya bir Arap ve Acem göçebesi, bayrağım altına girmeyi isteyince, beylerini şerefle, diğer adamlarını mevkilerine göre itibar ile kabul ettim. Benimle dost olan herkes, bu dostluktan aslâ pişmanlık duymadı. Her dostluğu, iyilik ile karşıladım. Bana kim hizmet ve yardımda bulunmuş ise mükâfatsız kalmadı. Düşmanım olan adam, daha sonra haksızlığını anlayarak benden himâye ve lütuf dilemiş ise onu dostluk ile karşıladım.
13- Benim ile dost olan herkes iyiliğimden nasibdâr oldu. İkbâl ve saadetimin parlaklığı ve yüksekliği, hiç kimseyi unutmaya sebep olmadı. Tarafımdan herkes, her zaman müstehak olduğu mükâfat ve hürmete mazhar oldu. Merhamet ve şefkati elden bırakmadım.
Kaynak: Fazilet Takvim